Yenikapı'da son yıllarda Türkiye'de yapılan en büyük
arkeoloji harekâtı yaşanıyor. Kazılarda ele geçen 21.000 hayvan kemiğini
inceleyen osteoarkeolog Vedat Onar, "Bizans döneminden yalnızca yazılı
kayıtlar vardı, şimdi görsel malzeme de elimizde" diyor
İstanbul boğazının altından geçecek Marmaray için tarihi
yarımadada kazılması en kolay yerin Yenikapı olduğu tahmin ediliyordu.
Zira 19. yüzyılın başlarına kadar faaliyette olan Litros (Lykos)
deresinin denize döküldüğü bu alanın zaman içinde dolduğu, geçmişteyse
deniz olduğu sanılıyordu. Kısacası hafif raylı sistem için yapılan
inşaat kazısı, arkeolojik bir kazıya dönüşmeyecekti.
Evdeki hesap
çarşıya uymadı. Dozerlerin 2004'te girdiği bölgenin eski bir liman
olduğu anlaşıldı. 4. yüzyılda tarihî yarımadanın güneyindeki altı
limandan biri olan Theodosius'tu bu. Alüvyonla dolan liman Osmanlı
döneminde "Langa bostanları" olarak adlandırılmıştı. İlk Bizans kalyonu
kalıntısı sekiz metre derinlikte bulundu. Ahşap gemi kalıntılarına
rastlandıkça çevredeki başka alanlar da istimlâk edildi ve bölge 58.000
metrekareye genişledi. Yenikapı kazılarında MÖ 5.000-6.000 yıllarına
kadar ulaşıldı. Son yıllarda Türkiye'de yapılan en büyük arkeoloji
harekâtına arkeologların yanı sıra değişik disiplinlerden pek çok bilim
insanı da katkıda bulunuyor. Prof. Dr. Vedat Onar da onlardan biri.
Uzmanlık alanı osteoarkeoloji, diğer deyişle kemik arkeolojisi. İstanbul
Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Onar, TÜBİTAK adına
"Yenikapı Metro ve Marmaray kazılarında ortaya çıkarılan hayvan iskelet
kalıntılarının incelenmesi" adlı projenin de yürütücüsü.
Sn.Onar Marmaray
kazılarında ne kadar kemik bulundu? İrili ufaklı yaklaşık
21.000. Bunları projedeki çalışma arkadaşlarım Dr. Gülsün Pazvant ve Dr.
Altan Armutak ile tasnif ettik. Türleri belirleyip inceledik. Projenin
son raporu yeni bitti.
Kemikleri nasıl inceliyorsunuz, bize
neyi gösteriyorlar? Yaptığımız iş kemiği okumak. Osteoarkeoloji
kemik arkeolojisi anlamına geliyor. Onlardan yola çıkarak geçmişte
yaşamış uygarlıkların günlük yaşamı hakkında çok çeşitli bilgilere
ulaşılabilir. İnsanla hayvanların ilişkilerini çözdüğünüz takdirde,
toplulukların sosyo-ekonomik durumlarını anlayabilirsiniz. Hayvancılıkla
mı geçiniyorlardı, hangilerini besliyorlardı, onları nasıl
işliyorlardı, yiyorlar mıydı, öyleyse nasıl pişiriyorlardı gibi.
Alanda
en çok hangi hayvanın kemiklerine rastladınız? 34 farklı türde
hayvana rastladık. En çok da ata. Develer, dört boynuzlu koyunlar bile
çıktı. Kesilip yiyecek olarak tüketilmiş bazıları. Ama tüketim hayvanı
olarak sığır, koyun, keçi ve domuzları görüyoruz. Her şeyden önce atlar
çok önemli.
Neden? Bizans'ta at çok önemli. Bugün
Sultanahmet meydanı olan yer hipodrom o zamanlar. At hekimliğini
geliştirmişler. Bunu "Hippiatrica" adlı eserden biliyoruz. Veterinerler
atlarla ilgili bulguları kayıt altına almış, birbirlerine yazdıkları
mektuplarda deneyimlerini paylaşmışlar. Bu eser atlarla ilgili
gözlemleri, bulguları içerir. Irk özelliklerinin dökümünü de yapmışlar.
Savaşta yararlanılan atların özelliklerini iyileştirmek için İskit ve
Pers aygırları getirip yerli ırkları melezlemişler.
Bulduğunuz
kemiklerde hekimlikle ilgili izler var mı? En barizi boğalarda
görülüyor; boynuzlar köreltiliyormuş. Hayvanlar birbirine zarar vermesin
diye bugün de boynuzları kesilir. Atlarda uygulanan sağaltım işlerini
eski metinlerden biliyoruz zaten. Ancak hastalıklara spesifik isimler
verilmiyor o metinlerde. "Atın tırnağında bir şişlik vardı, şu ilaçları
kullandım" diyor. İyi de ne hastalığı bu? Tırnakta bir sürü şey o
şişliğe neden olabilir. Biz işte onu bulduk; elimizde laminitis, splint
gibi hastalıklara yakalanmış at kemikleri var. Tırnaktaki şişlik de bu
hastalıkla ilişkili. Başka hastalık emarelerine de rastladık.
Kemiklerinde üremeler olmuş atların kalıntıları var elimizde.
Başarılı
olmuş tedavi izleri var mı? At hekimliği ileri düzeyde. Beri
taraftan daha çok hor kullanım yaygın. Gemler atların damaklarını
yaralamış. Kafatasları arasında damağın tamamen delindiği örnekler bile
var. Metal gemlerin damağa denk gelen bölümünde bir-iki santimlik bir
çıkıntı var. Binici gemi çektikçe bu çıkıntı damağa zarar veriyor.
Veterinerlikte bu kadar ileriyseler, böyle bir gemin ata zarar
vereceğini bilmeleri gerekmez miydi? Biliyorlar tabii. Ama amaç atın
zapt edilmesi. Acı vererek üstünlük kuruyorlar. Hor kullanıldıklarını
sadece kemiklere işleyen izlerden anlamıyoruz. Alanda 10 yaşın üzerinde
çok az ata rastladık, uzun yaşayamıyorlar. Ata yapılan eziyet tüm
kasların kasılmasına ve strese neden oluyor. Özellikle sırt kasları uzun
vadede omurları etkileyecek kadar kasılır. Omurları birbirine kaynamış
birçok at iskeleti bulduk. Bu kazılar sayesinde Bizans ve Roma atları
konusunda dünyanın en geniş kemik koleksiyonuna sahip olduğumuzu
söyleyebilirim. At kemiklerinde kesi ve sıyrık izleri çok şey anlatıyor.
Ne
anlama geliyor? Öncelikle bu hayvanların doğal afet sonucu
ölmediğini gösteriyor. Limanın tsunami sonucu kullanılmaz hâle geldiği,
bunun sonucunda kum ve toprakla dolduğu gibi varsayımlar var. Tsunami
varsayımını bütün olarak bulunan iskeletlere, özellikle de bir deveye
bağlıyorlar. Bütün olarak duruyor, demek ki dalgalar kıyıya vurduğu
sırada ölmüş deniyor. Hayvanın ölüm fizyopatolojisini bilmek gerek.
Boğulma sonucu ölseydi böyle bir pozisyon alamazdı. Belli ki gömülmüş.
Çok yer kaplamasın diye bacaklarını ve boynunu kıvırarak
yerleştirmişler. Yani bizim kemikler üzerindeki bulgularımız tsunami
teorisini desteklemiyor. Mesela bir at kendiliğinden öldüğünde, olduğu
gibi atılmaz. Koşum takımını geçin, derisini, kuyruk kıllarını, yelesini
dahi alır sahibi. Koskoca alanda sadece tek bir gem bulundu. Binlerce
at kemiği ve sadece bir adet gem. Eğer yok, koşum takımı yok. Bu
hayvanlar büyük bir dalganın ani gelişiyle telef olsaydı fazlasını
bulurduk. Ayrıca hayvanlarda kasaplık izleri var. Kasaplık izlerinin
gösterdiği diğer şey at etinin yiyecek olarak tüketilmiş olduğu.
Hayvanlara verilmiş olabilir, insanlar da yemiş olabilir.
Kemikler
sayesinde eski dönemlerdeki yiyecek kültürünü de öğrenebiliyoruz o
hâlde? Tabii. Bizans için kayıtlar geniş. Sığır kafataslarında
yapılan kasaplık işlemlerine baktığımızda beynin bütün olarak
çıkarıldığına dair izlerle karşılaştık. Roma'da ve Bizans'ta sakatat
kültürünün olduğunu kayıtlardan biliyorduk, ama şimdi elimizde üç
boyutlu kanıt var. Bizans için kayıtların sağlaması yapılmış oluyor.
Evet. Antik metinlerde 4. yüzyılda İstanbul'da orkinos, kılıçbalığı,
yunus avlandığı yazılı. Alandaki kemikler bunu doğruluyor. Biz
osteoarkeoloji çalışmaları için alana girmeden önce kılıçbalıklarının
kopmuş üst çenelerini fosilleşmiş palmiye dalı diye bir kenara
ayırıyorlardı. Sadece yiyecek kültürünü değil, insanla hayvan ilişkisini
de okuyabiliyoruz. Yenikapı kazılarında çıkan ayı kemikleri bulduk;
bunlar evcildi. Ayı oynatma kültürü o zamanlarda da varmış.
Ayının
evcil olduğunu nasıl anladınız? Kafatasında bağlanmaya bağlı
ezikler var. İp izi şeklinde çöküntüler oluşmuş; hor kullanılmaya ait
çatlaklar, berelenmeler de ipucu sağlıyor. İtaat etmesi için dövülmüş bu
hayvanlar. Ayrıca son bir bulgumuz, ayı kemiklerinde kasaplık izlere
rastladık. Bizans mutfağında zenginlerin ayı yediğinin doğrulanması
olarak düşünülebilir.
Diğer hayvanlar neler anlatıyor? Bol
miktarda kızıl geyik boynuzu çıktı. Ancak vücut kemiklerine çok
rastlanmadı. Bulduklarımızsa işlenmişti. Liman çevresinde boynuzların
işlendiği atölyeler vardı anlaşılan. Boynuzdan ne üretiyorlardı? Sap,
süs eşyası vs yapıyorlardı. Ayrıca koyun ve keçilerin tarak
kemiklerinden yapılmış makaralar bulduk. Başka tekstil malzemeleri de
çıktı. Çevrede tekstil atölyeleri bulunuyordu muhtemelen. Bu açıdan çok
zengin bir alan. Öyle ki, bir tane ceylan kemiği çıktı, iskeletin geri
kalanı yok.
Afrika'dan yemek için mi getirilmiş? Üzerinde
ne kesim, ne de pişirilme izi var. Yine de bütün olarak tüketim amaçlı
getirilmiş olabilir. İskeletin tamamını bulamadık. Belki de sadece
buttan ibaretti.
Bu nasıl oluyor? Devekuşu
kemiklerinden çıkarsadığımız bir kullanım şekli. Bütün bir devekuşu
iskeleti çıkmadı. Sadece arka bacak kemikleri, özellikle de uyluk kemiği
var. Muhtemelen Afrika'dan dönen gemiciler hayvanın tamamını yanına
almıyor. Etli but kısmını götürüyorlar sadece. Ayrıca alanda
denizkaplumbağasına ait iskelet kalıntıları da bulundu. Bunlardan bir
tanesinde zıpkın izi olan bir bulgu gözledik. Kaplumbağa avcılığı da
söz konusu.
|