Bronz Çağı:Cam
yapımı, büyük olasılıkla M.Ö 3. bin sonlarına doğru Bronz Çağ'da
keşfedilmiştir. Arkeolojik kanıtlar, bu keşfin Mezopotamya'da meydana
gelmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu keşif, hiç şüphesiz, yöre
boncuklarında, duvar fayanslarında, seramiklerde ve diğer nesnelerde
kullanılmış cam gibi sır üretimi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu en
erken dönemde cam, yarı değerli ve değerli taşlara alternatif olarak
üretilmiştir. Bu nedenle, hemen hemen tüm erken dönem camları şaffaf
değildir ve oldukça parlak renklerde üretilmişleridir. Cam her ne kadar
bu dönemde silindir mühür, çubuk, bazı küçük objelerin üretiminde ve
kakma olarak kullanılmışsa da, en çok boncuk üretiminde kullanılmıştır.
Tüm erken dönem boyunca, cam soğukken işlenmiş ve taşçılar tarafından
kullanılan tekniklerle kesilmiştir.
Camdan
yapılmış kaplara ilk olarak MÖ 16. yüzyıl sonlarına doğru rastlanılır.
Her ne kadar, tarihlendirilebilir en erken örnek bugünkü Türkiye -
Suriye sınırı yakınlarındaki Amik Ovasında yer alan Atchana (antik
Alalakh) yerleşiminde bulunmuşsa da, buluntuların dağılımı en erken cam
kapların kuzey Mezopotamya'da Mitanni Krallığı sınırları içerisinde
üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kapların hemen hemen hepsi
aynı şekilde iç kalıplama yöntemiyle küçük şişe, bardak ve kadeh olarak
üretilmiştir. Camın sıcakken işlenmesini gerektiren kap üretimi, cam
teknelojisi için oldukça önemli bir aşamadır. Kaplar arasındaki yakın
benzerlikler, bunların olasılıkla birbiriyle yakın temas halinde
bulunan birkaç merkezde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır.
Atölyeler çoğunlukla büyük yerleşim merkezlerinde veya cam
üreticilerini himaye eden hükümdarların veya dini liderlerin yaşadığı
merkezlerde kurulmuşlardır. MÖ 16. yüzyıl sonları ile, 14. yüzyıl
arasında üretilmiş kapların biçimleri arasında oldukça az değişiklik
vardır. Bu durum camın Geç Bronz Çağ toplumunda oynadığı dini ve
geleneksel rolün bir göstergesi olarak ele alınabilir. İç kalıplama
yöntemiyle üretilmiş ilk kaplardan çok kısa bir süre sonra, cam
üreticileri mozaik camdan bardak, kase ve plaka üretmek üzere ayrı bir
kalıplama yöntemi geliştirmişlerdir.
İç
kalıplama yönteminde olduğu gibi, mozaik kalıplama yöntemi de Kuzey
Mezopotamya'nın Hurrilerle ilişkili bölgelerinde kullanılmıştır. Cam
kaplara ek olarak boncuk, mühür, sallantılı süs eşyaları, mücevher,
mobilya kakması ve hatta küçük figürinlerin olmak üzere birçok değişek
nesne üretilmiştir.
Mezopotamya'da
üretilmiş cam eserler ve yapım teknikleri, çok kısa bir süre içerisinde
Geç Bronz Çağ medeniyetini oluşturan diğer merkezlere ihraç edimiştir.
Bu merkezler içinde en önemlisi Mısır'dır. Her ne kadar Mısır cam
endüstrisini faaliyete geçiren ilk güç dışarıdan gelmişse de, yerli
zanaatkârlar kısa bir süre içerisinde kendilerine özgü cam eşya
tiplerini geliştrimişlerdir. Bu endüstri tam olgunluğa MÖ 14. yüzyılın
ilk yarısında firavun III. Amenhotep'in himayesinde erişmiştir. Bu
döneme ait arkeolojik bulgular geniş ölçekli bir üretime, yüksek bir
teknolojiye ve yerleşik atölyelere sahip olduğunu göstermektedir.
Mısırlılar ağır ve korkusuz bir madde olarak camın doğal özelliklerinin
tamamen farkındaydılar. Bu nedenle çoğunlukla yassı şişeler, sürahiler,
amphoriskoslar, kavanozlar ve rastık koymaya yarayan tüpler gibi küçük
ve kapalı kaplar ürtemişlerdir. Tüm bu kaplarda, Mısır'ın seramik,
fayans ve sert çömlek kaplarının geleneksel formları örnek alınmıştır.
Bu kaplar kokulu yağların, vücut merhemlerinin ve kıymetli tütsülerin
korunması amacıyla kullanıldığı gibi, kozmetik ve ilaç muhafazası gibi
gündelik amaçlarla da kullanılmışlardır. Mısır cam endüstrisi kaplara
ek olarak, mobilya, cenaze eşyaları, kutsal yerler ve büyük mimari
birimlerin dekorasyonu amacıyla, çoğunlukla opak renklerde olmak üzere
kakmalar ve çeşitli cam nesneler üretmiştir.
Geç
Bronz Çağ boyunca Doğu Akdeniz'in diğer bölgelerinde gerçekleştirilmiş
olan cam eşya üretimiyle ilgili kanıtlardan henüz kesin bir sonuç
çıkarılamamıştır. Suriyeliler ve Kıbrıslılar, Mısır'da üretilmiş olan
eşya tiplerine çok benzeyen eşyalar üretmemiş olsalar bile, ham camın
üretiminde ve külçe cam ve bitirilmiş eşya ticaretinde aktif bir rol
oynadıkları tahmin edilmektedir.
Diğer
taraftan Miken Döneminde Yunanlıların, başlıca ürünü kalıpta
şekillendirilmiş aplikeler olan, yerli bir cam endüstrisine sapih
oldukları kesindir.
Demir Çağı:
MÖ
11. yüzyılda Akdeniz'in doğu ve Asya'nın batı bölgeleri karanlık bir
dönemin etkisi altına girmiştir. Bu dönemde, ulaşılmış olan medeniyet
seviyesinde ve refahda çok önemli bir düşüş gözlenmiştir. Bunun sonucu
olarak ticarette gözlenen düşüş cam endüstrisini de oldukça
etkilemiştir. Geç Bronz Çğ'ın önemli İmparatorluklarının yıkılmasından
sonra, hem Mezopotamya'daki hem de Mısır'daki cam üretimlerinde uzun
bir duraklama olmuştur. Elimizde Erken Demir Çağ'da cam üretimini
kanıtlayan kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Arkeolojik kayıtlardan
tamamiyle silinmemiş olmakla birlikte, MÖ 12. ve 8. yüzyıllar arasında
cama oldukça seyrek rastlanılmaktadır. Fakat bu hiçbir zaman camın bu
dönemde bilinmediği anlamına gelmemektedir. Hem çivi yazısı ile
yazılmış Orta Babil Dönemi tabletlerinde, hem de Asur Niniveh
tabletlerinde konuyla ilgili bilgilere rastlanılmaktadır. Bu
metinlerin, arkeolojik kayıtlarda gözlenen dört asırlık boşluğu
doldurduğu varsayılmaktadır. MÖ 9. yüzyıl sonlarında tahrip edilmiş
Hasunlu Kalesi'nde bulunan mozaik camdan yapılmış kırık bardakların da
gösterdiği gibi, bu dönemde de cam eserler nesilden nesile intikal eden
değerli eşyalar olarak saklanmışlardır.
Cam
üretiminin yeniden ortaya çıkmasıyla birlikte, birçok değişik formda,
değişik amaçlar için ve değişik tekniklerle üretilmiş cam eser ortaya
çıkmıştır. Bununla beraber günümüzde Mezopotamya'da veya Batı Asya'nın
diğer bölgelerinde kurulmuş cam atölyelerinin varlığını ortaya koyan
çok az delil vardır. Nimrud Sarayının kuzeybatısında türkuvaz renkli,
opak ve segmental (tepesi düz, tabanı dışbükey olan yuvarlak külçe) bir
cam külçesi bulunmuş ve MÖ 7. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Fakat, yine
Nimrud'da bulunmuş kırmızı, opak cam parçaları büyük olasılıkla
Akamenid Dönem'den daha öncesine ait degildir.
Camın
ilk defa büyük ölçekte kullanılması Fenike'de MÖ 1. binde fildişinden
yapılmış eşyalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Cam, fildişi üzerine
kakma yöntemiyle işlenmiş ve dekoratif amaçlarla kullanılmış çeşitli
figürlerin ve çiçek desenlerinin detaylarını vurgulayabilmek ve
fildişine çok renkli bir görünüm vermek amacıyla kullanılmıştır. MÖ 8.
yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmiş olup bu camlar, hem tek renkli,
hem de mozaik cam kakmalardan oluşmaktadırlar. Fildişleri üzerine
işlenmiş tek renk cam kakmaların fildişi ustaları tarafından mozaik
camların ise belli bir beceri ve eğitim gerektirdiği için cam ustaları
tarafından üretilmiş oldukları önerilmiştir. Ancak, tek renkli cam
kakmalar ile mozaik cam kakmaların Fenikeli ustalarca yöresel
imkanlarla mı, yoksa hammadde veya işlenmiş olarak dışarıdan ithal
edilmiş camdan mı yapıldıkları henüz kesinlik kazanmamıştır.
Camın
fildişi üzerinden kakma olarak kullanılmasından kısa bir süre sonra,
cam kapların tekrar üretilmeye başlandığı görülmektedir. Bu yeniden
başlama, Mezopotamya'da Geç Bronz Çağ boyunca kullanılmış olan iç
kalıplama yönteminin tekrar canlanmasıyla MÖ 8. yüzyılın ikinci
yarısında meydana gelmiştir. İç kalıplama yöntemiyle biçimlendirilmiş
olan kapların, aşağıda anlatılacak olan kalıplama yöntemiyle ve
kesilerek biçimlendirilmiş kaplar değerli olmadığı, bunlara krallığa
ait yerleşim birimleriyle ilgili mekanlardan çok, özel mezarlarda
rastlanılmasından anlaşılmaktadır. Bu kaplar MÖ 7. yüzyılda İran'a
ihraç edilmişlerdir. Susa'da yerel Geç Elam endüstrisi tarafından
üretilmiş olan sayısız kap ise, Mezopotamya'da üretilmiş olan kapların
gerçek birer kopyasıdır.
İç
kalıplama yöntemiyle üretilmiş diğer kaplar ise, Urartu yerleşim birimi
Karmir Blur'da ve Suriye ve Filistin'de bulunmuşlardır. İç kalıplama
yöntemiyle üretilmiş önemli miktarda alabastronlar ise Rodos'da
bulunmuştur. Bu kapların Mezopotamya'da üretilip, daha sonra Rodos'a
ihraç edilmiş olmaları mümkün olduğu gibi, Rodos'a göç etmiş
Mezopotamyalı ustalar tarafından üretilmiş olmaları da olasıdır. Fakat,
her durumda Rodos MÖ 6. yüzyıl ortalarında iç kalıplama yöntemiyle cam
kaplar üreten önemli bir merkez haline gelmiştir. Daha sonra bu zanaat
Akdeniz ve Karadeniz bölgelerine büyük olasılıkla buradan yayılmıştır.
Şimdiye
kadar incelenmiş olan Demir Çağa ait kaplar arasında gerek teknik,
gerek dekorasyon ve gerekse gerçek değer açısından en ilginç grubu
kalıplama yöntemiyle üretilmiş ve kesilmiş kaplar oluşturmaktadır.
Bunlar Bronz Çağ kaplarında hem görünüş, hem teknik açıdan belirgin bir
açıdan belirgin bir şekilde ayrılırlar. Bu kaplar kalıplama yöntemiyle
ve en çok da balmumundan yapılmış veya balmumu sürülmüş tek parça bir
dış kalıba üretilmiş camın dökülmesi anlamına gelen "lost - wax"
tekniği ile şekillendirilmişler, daha sonra taş üreticileri tarafından
kullanılan, taşlama, kesme delme ve cilalama yöntemleriyle
bitirilmişlerdir. Kıymetli metallerden ve taştan yapılmış olan kaplar,
hem biçim hem süsleme teknikleri açısından bu eserlere örnek teşkil
etmişlerdir. Daha erken dönemlerde yapılmış olan cam eserlerden farklı
olarak, Demir Çağ eserleri çoğunlukla renksiz veya açık yeşil, şeffaf
cam olmak üzere tek renk olarak çalışılmıştır. Bu dönemde cam
üreticilerinin kaya kristali veya yarı değerli diğer şeffaf taşları
taklit ettikleri anlaşılmaktadır. MÖ 2. binyılda ustaların dikkatini
çekmiş olan lapis veya türkuvaz gibi mat taşlara önem verilmemiştir. Bu
dönemde şeffaf cam üretiminin tercih edilmesini, ustaların camın şeffaf
ve gözeneksiz olması gibi özel niteliklerini farketmiş olmalarına
bağlayabiliriz.
Kalıplama
yöntemiyle üretilmiş en önemli ve en kalabalık buluntu grubu Nimrud'da
bulunan Asur saraylarından ele geçirilmiştir. Her ne kadar, Nimrud
parçalarının büyük bir kısmı MÖ 612 yılında meydana gelmiş tahribatın
döküntü tabakasından bulunmuşlarsa da, Sargon Vazosu MÖ 715 yılının,
kalıplama yoluyla üretilmiş ve kesilmiş cam kapların başlangıç yılı
olarak kabul edilmesi için terminus ante quem sağlamaktadır. Düz
kaselere ek olarak, çark ile dekora edilmiş oldukça nadide parçalara da
rastlanılmaktadır. Kakma yöntemiyle süslenmiş, boyalı bir kaseye ait
iki parça ise, bir başka kaseye kanıt oluşturmaktadır. "Lost - wax"
kalıplama yöntemi ile kesme, boyama ve mozaik cam kakma yöntemlerinin
birarada kullanıldığı bu iki parça, cam üreticilerinin o dönemde
erişmiş oldukları mükemmel ustalık derecesini göstermektedir. Bu
parçaların yanı sıra Filistin Megido'da bu derecede de mükemmel
işçiliğe sahip olmasalar da, birkaç cam kozmetik paleti bulunmuştur.
Bunlar bu bölgede oldukça yaygın olarak kullanılan taş paletlerin ki,
bu taş paletlerden yalnız Megido'da 35 adet bulunmuştur, çok yakın
benzerleridir. Diğer taraftan MÖ 8. Yüzyıl ile arasında Filistin'de cam
üretildiğini gösteren herhangi bir kanıt yoktur. Fakat bu paletlerin
yapımında kullanılan cam ile, yukarıda anlatılmış olan kapların
yapımında kullanılmış olan cam aynıdır. Bu nedenle, taş ve bazen de
fayansdan yapılmış paletler de olduğu gibi, bunların da Fenikeli
ustalar tarafından üretildikleri tahmin edilmektedir.
Her
ne kadar bu kapların tutarlı bir grup oluşturdukları ve
kronolojilerinin de iyi tanımlandığı uzun zamandan beri kabul
edilmekteyse de, bu kapların kesin üretim yerleri hakkında ortak bir
görüş bulunmamaktadır. Bu endüstrinin Fenike'ye veya Nimrud
parçalarında olduğu gibi Asur saraylarında çalışan Fenikeli ustalara
arfedilmesi gereklidir. Böylece Fenikeli ustaların Demir Çağ cam
üretiminde oynadıkları önemli rol de ortaya konmuş olmaktadır. Çeşitli
merkezlerden ve sistemlerden derlenmiş olan Fenike cam sanatı, değişik
pazarlar için lüks cam eserler üreten Fenikeli cam ustalarının
kabiliyetinde son şeklini almıştır.
-------------
|