Hitit devrinde Anadolu halkı genelde ölülerini gömmekteydi. I.
Hattuşili vasiyetinde şöyle yazmaktadır: "Cesedimi yıka, gerektiği
gibi. Beni göğsüne bastır ve göğsünde tutarak beni toprağa göm…" Ancak
imparatorluk döneminde Hitit kral ve kraliçelerinin öldüklerinde
yakıldıklarına dair metinler de bulunmaktadır. Arkeolojik veriler Orta
ve Güneydoğu Anadolu’da erken Tunç çağından başlayarak ölü gömme ve ölü
yakmanın birlikte varolduğunu göstermektedir.
Eldeki metinler
Hititlerin ölüleri yakma törenleriyle Homeros’un aktardığı Troyalı
Hektor'un cenaze töreni arasında büyük benzerlikler ortaya koymaktadır.
O. R. Gurney’in saptadığı bu benzerlikler şöyle özetlenebilir:
1) Cenaze yakılır, 2) ateş içeceklerin dökülmesiyle söndürülür, 3) kemikler yağa bandırılır ya da yağla kaplanır, 4) kemikler keten bezi ya da iyi bir giysiyle kaplanır, 5) küller taş bir odaya yerleştirilir, 6)
şölen yapılır. Törenlerin bu denli benzeşmesi Troyalılarla Hititler
arasında varolmuş olan güçlü bir kültürel bağa işaret etmektedir.
HİTİTLERDE ÖLÜLER KÜLTÜ
İnsanların
fiziksel beden ve ruhtan oluştuğu düşüncesi büyük olasılıkla
Hititler’de de vardı ve ruhun ölümden sonra da varolduğu ve yeraltına
gittiği düşünülmekteydi. Hatta burada ölüye annesinin yol gösterdiği de
düşünülmekteydi. Muwatalli’den sonraki tabletlerde de ölüm gününün
“anne günü” diye anılması bu ilişkiyi göstermektedir.
Ruhlar
insanlara ancak rüyalar vasıtası ile gözükmekteydi. Bunu dışında da
ruhların ziyareti olasıydı. Özellikle kendilerine kurban sunulmayan ya
da haksızlık sonucu öldüğü düşünülen kişilerin ruhları yaşayanları sık
sık rahatsız etmekteydi.
Tabletlerden ölülere kurban sunulduğu
da anlaşılmaktadır. Ancak tabletler genelde krallardan sözettiği için
bunun doğal olduğu düşünülebilir, çünkü kral öldükten sonra tanrı
oluyordu ve tanrıya kurban sunmak gerekliydi. Bunun yanında halktan
kişilerin de ölüye kurban sundukları bilinmektedir. Bu ölüleri
yatıştırmak için olduğu gibi , Hitit ianaçlarına göre günahlar babadan
oğula/kıza geçtiği için (aynı inanç Yunan mitolojisinde de vardır),
günahlardan kurtulma amacıyla da olabiliyordu.
“ Hititçe
kelime haznesinde, şimdiye kadarki bilgimize göre ‘düşünmek’ fiilinin
olmadığına da değinmek gerekecektir. Öyle anlaşılıyor kii hititlerde
‘düşünmek’ insanın bizzat kendi ruhuyla konuşması, onunla diyalog
kurması şeklinde ifade edilmiştir. “
Hititlerde ölü
gömme adetleri zaman içinde farklılaşmıştır. Eski İmparatorluk çağında
ölüler olduğu gibgi gömülürken daha sonraları yakılma ve küplere ya da
taş sandık mezarlara gömme adeti uygulanmıştır.
En önemli cenaze karal ya da karaliçenin ölümü dolayısıyla yapılmaktadır.
«Eğer Hattuşaş’ta büyük bir hadise olursa,yani kral ve kraliçe tanrı olursa» etiketini
taşıyan ölü metinleri ele geçmiştir. Bu metinlere göre kral veya
kraliçe tanrı olunca, büyükler onun için ağlamaya başlardı. Hemen bir
sığır kurban edilir ve ruhu için de şarapla içki kurbanı takdim
edilirdi. Aynı günü akşamında yine bir keçi kesilir ve mevta bir
arabaya konularak hususi surette kurulan bir çadıra götürülürdü. Burada
tekrar kanlı kurban ve içki kurbanı yapılırdı. Bundan sonra tablet
kırılmıştır. Fakar başka bir metinde ertesi günü ihtiyar kadınlar
kızgın bir ateşi şarapla söndürdüklerine göre, ölü geceleyin
yakılmaktadır. İhtiyar kadınlar ateşten kemik bakiyelerini toplayarak
bunları içleri yağla doldurulmuş çömleklerin içine koymakta ve balahere
bu kapları mabedde, belki de Yazılıkaya’nın küçük galerisindeki
hücrelerde muhafaza etmekte idiler. “
Bu tür törenlere büyücü anlamındaki yaşlı kadının da eşlik ettiği olmaktaydı. Ölüye sunulan eşyalar da çok zengin eşyalar olmayıp bazı süs eşyalarıydı.
-------------
|