Taşlıtarla'daki
definecilerin mekânı Ömür Kıraathanesi'nin iki müdavimi fısıltıyla
sohbet ediyor. Kahvehanedekiler onların yine bir işler karıştırdığından
emin. Çünkü bu iki ihtiyar delikanlı 84 yaşındaki Ali Yaman ve 76
yaşındaki Fehmi Öztürk, 60 yıldır aralıksız macera yaşıyor.
'Definecilerin hocaları', gerçi bugüne kadar hep elleri boş
dönmüşler ama, yine bir macera peşindeler. Her seferinde olduğu gibi,
yine kararlılar; istihbarat da, harita da sağlam. Oysa harcadıkları para
birikse, şimdi gerçek bir servet olurdu.
Ameliyat da durduramadı
Fehmi Öztürk, yeni baypas olmasına karşın yine bir maceranın hazırlığında. Göğsündeki ameliyat dikişi bile alınmadan bir define
için kazıya başlayacağını kabul ediyor ama yeri hakkında ipucu
vermiyor. Bu sadece birkaç kişinin sırrı. Anlaşılan o ki, birkaç gün
içinde bir cip ayarlanacak, kazma, kürek yüklenip yola çıkılacak.
Definecilik Öztürk için bir bağımlılık. 1951'den beri kazı yapıyor.
Define macerası olmadan yaşayamayacağını anlatıyor. Bir gün kaçak define
kazısında yakalanıp hâkim karşısına çıkarıldığında da aynı şeyi
söylemiş: "Hâkim bey, bu mikrobun ilacı sizde varsa verin, kurtulayım.
Yoksa beni bırakın. Ben tekrar kazacağım." Bu savunma, Öztürk'ü 'içeri
atılmaktan' kurtaramamış.
O artık mimlendi
Anlattığına göre hâkim de define meraklısı çıkmış. Adam gönderip
definenin yerini sormuş ama direnmiş, söylememiş. "Keşke söyleseydim"
diyor, "Sinop Cezaevi'nde beş gün yattıktan sonra gidip yine kazdım,
hiçbir şey çıkmadı."
67 ilde kazı yaptığını, sık sık yakalandığını, artık jandarmanın
'defineci gelmiş' deyip gözaltına aldığını anlatıp fazlasıyla deşifre
olmaktan yakınan Öztürk'ün aklının bir yanı da, define uğruna yedi
yıldır görmediği eşi ve dört çocuğunda.
'Her maceram bir film'
Tarih kitaplarını işinin bir parçası olarak gören, "Heykel görsem
hangi uygarlığa ait anlarım" diyen Öztürk, her macerasının bir film
olabileceği iddiasında. Kimi zaman Istıranca Dağları'nın sık
ormanlarında, kimi zaman Kastamonu'nun ünlü mağaralarının dibinde
günlerce aç, susuz, sigarasız, soğukta kalmış. 100'e yakın kazısının
sadece 17'si yasal izinli. Öztürk, bir macerasını şöyle anlatıyor:
"Bir gün bir harita geldi. Üzerinde Rumca yazılar var. Hemen bir Rum kilisesinin papazına gittim.
Adam benden bıkmış. 'Vallahi son, çöz şu yazanları' dedim, iki gün
kapısında yattım. Sonunda 'Tamam' dedi. Harita Kırklareli Yalıköy'de bir
mağarayı gösteriyormuş.
Yola çıktım, cepte zamanın parasıyla 10 lira var. Köyden birini ikna
ettim, iki gün aradık, üçüncü günü 10 lirayı verdim, 'Git sigara ekmek
al' dedim. Gitti, 30 yıldır gelmedi.
Mağara denizin kıyısında. Çıkardığım toprakla mağara ağzını kapatıp,
görülmemi engelliyordum. Bir gece sahil güvenlik geldi, projektörleri
tuttu, namluları doğrulttu: 'Çık yoksa vururuz.' Sürünerek çalıların
arasına gittim. Kış ayazında beş saat bekledim. Gittiler. Üç gün kazdım,
bir şey yok. İstanbul yolunun yarısını yürüdüm, yarısını traktör ve
kamyon kasasında geldim".
Bir diğer macera; "Haber geldi. Göçen Rumlardan biri öğrenmiş.
Kırklareli'nin Fatmakaya Köyü'nde define bir ağacın altına gömülmüş. Tam
yanında da askeriye var. Bütün gün yağmur yağdı, donuma kadar ıslandım.
Ateş yakamıyorum, asker görür. Kazıyorum define yok. Askeriyenin
tellerine kadar kazarak geldim. Bir gece bir düdük sesi geldi, koşa koşa
ormanın içinde kayboldum. İki gün yürüdüm. İstanbul'a dönene kadar yine
anam ağladı".
Bulgaristan'dan geldi
Ali Yaman ise izinli 67 define kazısı yapmış. Yasal kazıda Türkiye
rekoru elinde. "Türkiye'deki arkeologların toplamından daha çok kazı
yaptım, bir tek diş bile bulamadım. Bu bir mikrop. Adama bulaştı mı
hayatta bir daha çıkmaz" diyor.
Ona 'define mikrobu', tam 53 yıl önce, Bulgaristan'da zengin bir
ailenin tek çocuğu olarak yaşarken bulaşmış. 22 yaşındayken Türkiye' den
bir adam gelmiş ve Yaman'ın yaşadığı ilçenin belediye başkanının
tarlasında bir kuyu olduğunu ve savaşta buradan kaçan Türklerin bu
kuyunun taşlarının arasına altın bıraktığını söylemiş. "İşte o yalancı
hayatımı kaydırdı" diyor. Karla kaplı tarlada geceleri önce kuyuyu,
kuyuyu bulduktan sonrada tek tek taşlarını sökerek define aramışlar. 15
gün aramışlar, bir şey yok. Donmaktan zor kurtulmuşlar.
Birkaç yıl sonra Bursa'ya göç etmiş Yaman ailesi. Yaman, "Bir gün
İstanbul'a kaçtım. Yıl 1951, defineci kum gibi. Herkes ortalığı kazıyor.
Sonra definecilerin kahvehanelerini buldum. 50 yıllık dostlarım Fehmi
ve Selahattin ile tanıştım. Halen de onlarla kazıyoruz işte" diyor.
1951'den sonra Yaman'ın tüm hafta sonları ve yıllık izinleri, define
peşinde geçmiş. Dinamitler patlatılmış, dozerler kiralanmış, geniş
araziler köstebek gibi aylarca kazılmış. Define bulunamamış ama elde
avuçta bulunan ne varsa gitmiş.
Ava gideni avlama yolları
Definecilerin hayalperestliği bazı uyanıkların geçim kaynağı. Ömür
Kıraathanesi'ndeki Boşnak Hasan, kendi geliştirdiği aletleri
definecilere pazarlıyor. Kahvehanenin diğer bir köşesinde ise hocalar
oturuyor. Defineyi büyü nedeniyle
bulamadığına inanan defineciler, onları kazı yapılan yere götürerek
okuyup, üfletiyor. Tabii, peşin ücretle. Kayserililer ise ayakkabı
derisini eskiterek üzerine Rum ve İbranice yazıların olduğu sahte
haritalar çiziyor ve satıyor. Rivayete göre bu işi yapanlar İstanbul'da
apartman sahibi olmuş. Sahte definenin yerini gösteren araçlar ise
definecileri
'kazıklamanın' en etkin yollarından. Gece dürbününü, 'define
dürbünü' diye satın alan çok sayıda defineci var. Dürbün ile gece
baktığında yeşil ışığın parladığı yerlerde define olduğu masalına
kananlar, nice tarlayı delik deşik etmiş.